Herkese merhaba. Bu Ironman yarış raporunu önümüzdeki yıllarda Slovenya’da yarışmayı planlayanlar veya Ironman 70.3 yarışları hakkındaki giriş seviyesindeki deneyimlerim hakkında bilgi almak isteyenler için yazmak istedim. Umarım faydalı olur. Adım Orkun Süer. 40-44 yaş grubunun son yılındayım İstanbul’da bilgi teknolojisi alanında uzun yıllardır üst düzey yönetici olarak çalışıyorum. Son 10 aydır YüzBinKoş Spor Klübü’nün bir üyesiyim. YüzBinKoş altyapısındaki oğlum Doruk ile yarışlara ve antrenmanlara katılıyoruz. Uzunca bir dönem hayatımda spora yer ayırmadım ama geçen yıl Ironman 70.3 Türkiye’de relay takımında koşucu olarak yarışınca triatlon sporu bir anda kanıma giriverdi. Acaba tamamını yapabilir miyim derken neredeyse bir sezonu tamamlamak üzereyim.
Altı ay süren bir hazırlıktan sonra ilk Ironman 70.3 yarışımı Mayıs ayında Barcelona’da tamamladım. Toplamda 7 saat 43 dakikada tamamladığım bu yarışa hazırlanırken kazandığım ivmeyi devam ettirmek için Barcelona’dan döner dönmez yeni bir yarış için kendime hedef koymak istedim. Ulaşımı kolay, düşük maliyetli ve Eylül- Ekim ayları içinde bir yarış arıyordum. Bu kriterlere uyan yarışlara baktıktan sonra Slovenya’da yarışmaya karar verdim ve hemen yarış kaydımı yaptım. Bir de yarış videosunda aşağıdaki fotoğrafa benzer bir görüntü vardı. Bu yarışı seçmemde bu görüntünün de etkisinin çok olduğunu itiraf etmeliyim
Mayıs – Eylül ayları arasında antrenman programımı Erdoğan ve Oleg Hoca’ların da takibi altında yavaş yavaş artırarak devam ettirdim. Ayrıca, bu dönemde sırasıyla Didim, Isparta Eğirdir, İstanbul Kartal Balkan Şampiyonası, Balıkesir Avlu ve Kuşadası yarışlarında Yüzbinkoş Spor Kulübü sporcusu olarak Federasyon yarışlarında yarıştım. Bu yarışlar deneyim kazanma anlamında çok faydalı oldu.
20 Eylül akşamı THY’nin tarifeli seferi ile Ljubljana’ya uçtum. Alanda işlemler kısa sürdü. Saat 20:00’de kalkan otobüs ile havalimanından şehir merkezine geçtim. Cuma gecesi ana otobüs terminalinin karşındaki otellerden birisinde kaldım. 21 Eylül sabahı 6:40’da Koper’e kalkan otobüse bilet aldım. Saat 9:00’da Koper’de daha önceden ayarladığım otelimdeydim. Yarış alanına yakın bir otel seçmek çok önemli. Benim kaldığım otel yarış alanına yaklaşık 500 metre uzaklıktaydı. Bisiklet çantası yanında bir büyük sırt çantası ve fotoğraf makinesi çantası ile seyahat ettim. Bisiklet çantası bisiklet yanında bisiklet ayakkabısı, pompa, yedek lastikler gibi birçok eşyayı da aldığı için seyahatlerde çok işe yarıyor. Tek başıma seyahat etmeme rağmen yanımdaki her şeyi rahatlıkla taşıyabildim. Ancak dönüşte kaldığım otelin asansörü yoktu. Yağan sağanak yağmur ve ıslak malzemelerin ağırlaştırdığı bisiklet çantasını merdivenlerden 1 kat yukarı taşımak zorunda kaldım. Yarıştan sonra böyle bir sürpriz ile karşılaşmamak için otel seçimine dikkat etmek gerekiyor!
21 Eylül saat 10:00’da kayıt işlemleri başladı. Ben beş dakika içinde kayıt işlemimi bitirdim ve sonrasında imzamı yarış merkezindeki duvara attım.
Saat 10:30’da başlayacak olan İngilizce yarış brifingi için yaklaşık 5-10 dakikalık bir yürüyüşle yarış brifinginin yapıldığı “St. Francis Kilisesi” binasına vardım. Binanın girişinde 2018 Ironman Türkiye 70.3 sunuculuğunu da yapan Güney Afrikalı Gordon Graham ile karşılaştım. Ne güzel bir sürpriz!
Otele dönmeden önce, Expo alanını gezerken ev yapımı enerji barlarımı İstanbul’daki iş yerimin buzdolabında unuttuğum için Expo alanından gerekli enerji jelleri yanında portakal aromalı enerji barı satın aldım ve çantaya attım. Artık her şey hazırdı.
En son ertesi sabah kahvaltı için fırından ekmek, yarış için su aldım ve otele döndüm.
Yarış saat 9:00’da başlayacağı için saat 5:45’de kalktım. Süt, siyez buğdayı, Ayçiçek çekirdeği karışımı yanında kahve, ekmek, tereyağı ve baldan oluşan kahvaltımı ettim. Yarım litre kadar su içtim ve bir gün önce hazırladığım yarış sonrası çantamı kontrol ettim. Cep telefonumu içine koyduktan sonra yarış alanına doğru yola çıktım. Transition alanına girdikten sonra önce bisikletimi kontrol ettim. Lastikler gayet iyiydi. Iso ve su dolu mataraları yerleştirdim. 3 jeli bisiklet üzerine bantladıktan sonra 2 adet tahin pekmez tüpünü, enerji barlarını, yedek lastikleri ve pompayı da bisiklet çantalarına doldurdum. Hız göstergesini taktıktan sonra bisiklet hazırdı. Mavi ve kırmızı çantaları tekrar kontrol ettikten sonra yarış sonrası çantamı da organizasyon yetkililerine teslim ettim. Bir anda yarış çipi, bone ve yüzme gözlüğü dışında hiç yüküm kalmadı. Yarışa 45 dakika vardı ve ısınmak için yüzme alanına gittim. Birçok sarı boneli yarışçı arasına karışarak 15 dakikalık bir yüzme ısınması yaptıktan sonra tekrar karaya çıktım ve start için 40 Dakika yazan tabelanın yanına gittim. Yüzme start alanı oldukça sıkışık bir alandı. Kısa bir süre sonra bütün yarışçılar olarak o sıkışık alanda beklemeye başladık. Yarışa birkaç dakika kala Slovenya Milli Marşı okundu. Saat tam 9:00’u gösterdiğinde Gordon Graham ve Slovenyalı Gregor Janezic yarış sirenini çaldılar. “Now we are racing!” anonsu ile tam o anda da AC/DC’nin Thunderstruck şarkısı çalmaya başladı.
Hep beraber start noktasına doğru minik adımlar ile yaklaşmaya başladık. Bu noktada bir anda başlamak için sabırsızlık ile 6-7 saat sürecek olan yarışın tedirginliği birbirine karıştı. Her birkaç saniyede bir öten başla düdükleri gittikçe yaklaştı ve kendimi saat tam 09:07’de bir anda denize koşarken ve saatimi başlatırken buldum.
Yarış günü hava bulutluydu ve deniz suyu sıcaklığı 21 dereceydi. Ben wetsuit ile yüzdüm. 1-2 yarışçı hariç bütün yarışçılar wetsuit ile yüzmeyi tercih etti.
Genelde rahat yüzdüm. Ama nedense sürekli sağa çektiğim için arada kafayı kaldırıp sarı balonlara göre rotamı tekrar ayarladım. Havuzda kafa yukarıda yolu bulma antremanını daha 2-3 gün önce yapmıştık! 1900 metre yüzme için hedefimi 40 dakika altı koymuştum. Yüzmeyi tamamladıktan sonra transition alanı girişinde süre ölçen matın üzerinden geçerken saate baktığımda 00:42:48 dakikayı gördüm. Ama saatim aynı zamanda 2200 metre yüzdüğümü söylüyordu! Ya biraz açıktan dönerken fazla yüzdüm, ya da saatimin kalibrasyonunda bir problem vardı. Neyse, artık bisiklete koşma zamanı…
Mavi torbamı alıp hemen bisiklet için hazırlanmaya başladım.
T1 sırasında saate bakmadım ama sonradan saatime baktığımda 5 dakikanın üzerinde bir transition süresi harcadığımı gördüm. Bunu geliştirmeliyim.
Bisiklet rotası zor bir rota ama aynı zamanda muhteşem bir manzaraya sahip. Toplamda 1290 metrelik bir irtifa kazanımı var ve 90 kilometrelik tek bir turdan oluşuyor. Transition alanından çıktıktan sonra şehrin içinde kısa bir sürüş sonrasında sahilden Muglia yönünde genelde düz bir rotada yol alıyorsunuz. Bu ilk bölümü ortalamada 32 Km/saat ile geçtim. Sahilden gittiğiniz için de gayet keyifli bir rota. Ankaran’dan biraz sonra İtalya’ya girip (hayatım boyunca ilk İtalya gezim de bu kısa sürelik bisiklet sürüşü ile oldu :)) sonra tekrar Slovenya’ya dönüyorsunuz. Osp’a kadar ilk 26 Km ufak tefek yükseltiler haricinde düz. Osp sonrası acılı kısım başlıyor. İlk zorlu tırmanış ‘Crni Kal’ isimli bir bölgede başlıyor. 45 metre irtifadan sizi 420 metre irtifaya 10 km içinde çıkarıyor ve yer yer %13 derece eğimi görüyorsunuz. Bu bölümlerde ortalama hız saatte 7-8 kilometreye kadar düşüyor. Neredeyse dünyanın her yerinden atlet ile yarışıyorsunuz. Brezilya, Güney Afrika ve Kazakistan’dan atletler ile aynı yerde bisiklet rotasındasınız. Genelde kimse konuşmuyor ama ortak bir zorluğu beraber geçmenin getirdiği ortak bir duygu var havada. Rotanın devamında Hırvatistan’a giden otoyolda tırmanışa devam ediyorsunuz. Burada yarışın daha ileri aşamalarında olan hızlı atletlerin otobandan yüksek hızla aşağı süzülüşlerine şahit oluyorsunuz. O noktada birazdan ben de aşağı doğru hızlı inişe başlayacağım diye kendimi motive ettiğimi hatırlıyorum.
Bisikletteki birinci saatte 28 kilometre tamamladım. 41 kilometreye ise 45 dakikalık bir sürüş ile ulaştım. Sonraki 25 dakikada ise 15 kilometre tamamlandı. Önümdeki hız göstergesi yer yer 61-62 km/saat gösterdi bu bölümlerde. İşte biraz önce gördüğüm hızlı bisikletlerin geçtiği yerdeyim artık. ‘Crni Kal’ şimdi çıkıştaki kadar zor görünmüyor :)
53 Km bisiklet rotasındaki en önemli Cut-Off noktası. Saat 13:30 olmadan 53 kilometreyi geçmeniz gerekiyor. Slovenya’yı Hırvatistan’a bağlayan otoban Ironman yarışı da olsa daha fazla kapalı olamaz!
Bu güzel inişin dip noktası 55. kilometredeki Kortine ve 80 metre irtifada. Tam bu noktadan sonra tekrar bir tırmanış başlıyor ve sizi 335 metre irtifadaki Galantici’ye taşıyor. Bu kısım 8,5 kilometrelik bir tırmanış rotası.
Tam bu noktada motorsikletli hakemlerin dikkatini çekiyorum. Bib (göğüs numarası) numaramı takmanın Barcelona’daki gibi bisiklette tercihe bağlı olduğunu düşünerek koşu torbamda bırakmıştım. Ancak Bib numarası Slovenya Ironman’de koşuda olduğu gibi bisiklette de zorunluymuş. Ben bisiklete başladığımın 5. Dakikasında benden başka herkeste bib numarasının olduğunu farkedip endişelenmiştim. Ama dönemeyeceğim için de kafamda fazla tutmamıştım. 60. Kilometreye kadar da bir şey olmamıştı. Ama motorsikletli hakemlerin benim yanımdan geçtikten sonra yavaşlamalarından ve ben onların yanına gelene kadar da yavaş gitmelerinden bunun sorun olacağını anladım hemen. Biraz ileride onların yanına geldiğimde Bib numaramın nerede olduğunu sordular. Ben de koşu torbasına koyduğumu motosiklet sesi arasında duyulsun diye bağırarak söyledim. Öndeki motorsikleti kullanan hakem ters bir sesle bütün yarış boyunca numarayı takmamın zorunlu olduğunu söyledi. Arkadaki hakem ise o sırada kafasını sallıyordu. Ben de o sırada yapabileceğim bir şey olmadığı için bisikletteki ve kaskımdaki numaraları göstererek her yerimde numara yazıyor zaten diye belirttikten sonra ‘I am sorry’ dedim. En son hakemler aralarında bir şeyler konuştular ve bana son kere ters ters baktılar. Aklımdan diskalifiye olmak gibi kötü kötü şeyler geçmeye başladı. Bu kadar çalışma, bu kadar hazırlık ve yarışın kalanını düşünürken 10 km geçti gitti. O sırada 74. kilometredeki penaltı çadırını gördüm ve hemen orada durdum. Sorduğumda benimle ilgili bir şey kendilerine gelmediğini görünce hemen pedallara tekrar asıldım. Sonraki 15 km göz açıp kapayıncaya kadar geçti ve kendimi bir anda Koper’in içinde buluverdim. Bisikletten inip hemen T2 için bisiklet alanına koşmaya başladım. Bisikletimi numarasının yerine asıp kırmızı koşu çantamı almaya koşarken bisikletime baktım ve içimden yarış boyunca hiçbir sorun çıkarmadığı için ona teşekkür ettim.
Bisiklet sürüşü boyunca yanımdaki 3 enerji jelini, 1 enerji barını, 1 tahin pekmez (diğer tüpü kapağını açmaya çalışırken düşürdüm :)) ve beslenme alanlarında verilen 1 yarım muz, 1 litre su ve 1 litre ek ISO tükettim. Bisiklet sürüşünü sorunsuz bir şekilde 3 saat 37 dakikada tamamladım.
Bisiklet sürüşü boyunca seyirciler yanında bir bando ve 1 bateristin şovuna tanık oldum. Ne zaman destek olan bir grup insan görsem ben de onlara karşılık verdim. Bu sayede en çok alkış alan bisikletçilerden birisi olmuş olabilirim sanırım. 🙂
‘Smile remember you paid to do this’ gibi komik yazılar bütün bisiklet ve koşu rotasında sizi gülümsetmeyi en zorlu anlarda bile başarıyor!
Koşu rotası Koper’in içinde başlayıp ilk 9 kilometresi şehrin içinde ve sonrası deniz kenarından İzola’ya kadar gidip dönerek yine deniz kıyısındaki finish çizgisinde sona eren bir tam turdan oluşuyor. Rota genellikle düz ve dokuzuncu kilometreden sonra deniz kenarında koşmaya başlayınca çok güzel bir rota. Yarışın bitimine 2-3 kilometre kala finish alanını görüyorsunuz ve uzaktan da olsa çizgiden geçenler için Gordon ve Gregor’un yaptığı anonsları duyup heyecanlanıyorsunuz. Çünkü artık her adım sizi bitişe ve o tezahüratların olduğu yere götürüyor. Ben yanıma koşu için jel veya enerji barı almadım. Beslenme alanlarında izo, su ve kola veriyorlar. Aynı zamanda muz, enerji barı ve jel de mevcut. Ben koşu rotasında izo ve kola almadım. Suyu da sadece ağzımı ıslatmak için kullandım. Bu alanlarda en çok tuzlu krakerleri tercih ettim. Her beslenme alanında önce su, birkaç tuzlu kraker ve yine su alarak devam ettim. Ne olur ne olmaz diye 1-2 tane de jel aldım ama kullanmama gerek olmadı.
Antrenmanların ve yarışların faydasını şimdi görme zamanı. Bir önceki 70.3 yarışımda biraz yürümüştüm. Ama bu yarışta hiç durmadan koştum. Interval antrenmanlarına ve Erdoğan Hoca’ya tekrar teşekkürler!
Ortalamada kilometre başına 6:30 dakikalık bir tempo tutturdum. Kalp ritmimi de koşuya başladığım ilk 1-2 kilometre içinde düzene oturtunca sorunsuz bir koşu ile toplamda 2 saat ve 20 dakika da koşuyu tamamladım. Finish alanındaki kırmızı siyah halıya geldiğimde Gordon ve Gregor’un kutlamasını duyduğumda mutluluktan gözlerim yaşardı. Planıma göre yaklaşık 12 dakikalık bir fark ile tam 06:52:17 süresi içinde yarışı tamamladığımı gördüm. Böylece, bir önceki yarışıma göre toplamda 50 dakika süreyi iyileştirmeyi başardım. Bu benim için çok büyük bir adım.